Çevre mevzuatındaki ertelemeler ve denetimsizlik daha büyük sorunlara neden olacak!

seveso10 Temmuz 1976`da İtalya`nın Milano kentinden 20 km uzaklıkta olan Seveso kasabasında bulunan bir tesiste yaşanan kazanın ardından, havaya salınan kimyasal maddeler nedeniyle birçok insan ve canlı yaşamını yitirmiş ve hastalanmıştır. Bundan ders çıkartan Avrupalılar, 24 Haziran 1982 yılında büyük endüstriyel kazalara dair  ilk Direktifi yayımlamış, 1996 yılında da bu yönetmeliği geliştirerek revize etmiş ve en son 2012 yılının Temmuz ayında  yeni revizyonu gerçekleştirerek Seveso III Direktifi`ni yayımlamıştır. Ülkemizde ise bu konuya dair düzenleme 18.08.2010 yılında yönetmelik olarak yayımlanmıştır. Yani AB`den 28 yıl sonra…

 

Seveso08-DW-Wissenschaft-Koelnslides_seveso21

 

 

 

 

 

 

DAHA BÜYÜK FACİALARA GEBEYİZ!

Kazalar, facialar yaşanmadan önlemlerin alınması mümkündür. Bu konu literatürde “proses güvenliği” veya “risk yönetimi” olarak adlandırılmakta, “afet yönetimi” ise risk yönetiminin ardından olası kaza sonrasında önem kazanmaktadır. Dolayısıyla, kazalar olmadan riskin değerlendirilmesi, gerekli önlemlerin, raporların, planlama çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Yaşanan olası faciaların ardından afet yönetimi sağlıklı, hızlı, çözüm odaklı, koordineli bir biçimde yapılabilmelidir. Yönetmelik kapsamında, tesislerin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`nın ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı`nın (AFAD) sorumluluğu bulunmaktadır.

Ülkemizde yaşanabilecek büyük endüstriyel kazalara dair mevzuatın adı ve içeriği olmakla beraber uygulaması ne yazık ki bulunmamaktadır. Kocaeli, İstanbul, Trakya, İzmir gibi sanayinin yoğun olduğu bölgelerde herhangi bir tesiste yaşanabilecek olası bir kaza, patlama, bu tesisteki kimyasal, tehlikeli maddelerin havaya, suya ve toprağa yayılmasına neden olabilecek, bu maddeler bir kimyasal silah görevi görerek geniş kitleleri etkisi altına alabilecektir. Öte yandan, bir tesiste yaşanabilecek bir kazanın, çeperindeki tesislerde, konutlarda ne gibi “domino etkileri” yaratabileceği de önem arz etmektedir. Benzer bir sorun, 1999 yılında yaşadığımız büyük Marmara depreminde ortaya çıkmış ve sanayi tesislerinde çıkan yangınlar nedeniyle çevre kirliliği ve halk sağlığı sorunları oluşmuş, yangın riski nedeniyle evler boşaltılmak zorunda kalınmıştı.

MEVZUAT VAR UYGULAMA YOK!

Yönetmelik 2010 yılında yayımlanmış, 2 yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiş fakat daha sonra ertelenmiş ve 30.12.2013 yılında tekrar yayımlanarak uygulanması gereken maddeler 2017, 2016 yıllarına ertelenmiştir. Yine ertelenen maddeler arasında;

-Tesislerin tehlike risklerini azaltmaları koşulu 2017 yılına,

-AFAD`ın olası kazalara dair ne gibi önlemler alacağını, neler yapması gerektiğini, güvenlik önlemlerini içeren “harici acil durum planı” hazırlama şartı 2017 yılına,

-Tesislerin depoladıkları kimyasal ve tehlikeleri maddelere dair yapacakları bildirimler haricinde tüm yönetmelik maddeleri (tesislerin hazırlaması gereken dahili acil durum planları, günvelik rapoları ve bunların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından onaylanmaları vb) 2016 yılına ertelenmiştir.

“Beyan Esastır” Yaklaşımı ile Çevre ve Halk Sağlığı Korunamaz!

Tesisler hali hazırda, depoladıkları kimyasal ve tehlikeli maddeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın kurduğu internet sitesi üzerinden “beyan” etmekte, sistem de otomatikman tesisi farklı yükümlülükleri olan “üst seviye”, “alt seviye” veya “kapsam dışı” olarak nitelendirmektedir. Şirket sahiplerinin bildirecekleri miktar üzerinden Bakanlık bildirimi kabul etmektedir. Bu durum tesislerin yükümlülüklerden kaçmak adına düşük beyanlar yapabilme imkanı yaratmaktadır.

Hali hazırda 20.000`e yakın tesisin bu bildirimi yapması gerekirken, yaklaşık 6000 tesisin bildirim yaptığı, sistem tarafından bunlardan yalnızca 350 civarında tesisin üst seviye tesis olarak tanımlandığı bilinmektedir. 5000`e yakın tesisin ise kapsam dışı olarak sistemde yer aldığı görülmektedir. Özellikle kapsam dışında yer alan tesislerin biran önce denetlenmesi gerekmektedir.

Ertelemenin Yanında Ciddi Eksiklikler de VAR!

Büyük endüstriyel kazaların engellenmesi için en önemli konu domino etkisine de neden olan “arazi kullanım planları”dır. Bu konuda AB mevzuatında olmasına rağmen, ülkemizdeki mevzuatta herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yani  Kapsam dahilinde bulunan tesislerden kaynaklanabilecek tehlikeler göz önünde bulundurularak, tesis çevresindeki yapılaşma, kamu binaları, sanayi alanları vb gibi konulara ilişkin imar planlarına dair düzenlemeler göz önünde bulundurulmamıştır.

buyuk_kaza2

Kamuoyunun bilgilendirilmesi konusunda yeterli düzenlemeler bulunmamaktadır. Bölgede yaşayan halkın olası kazalara dair ne yapması gerektiği hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Öte yandan, yönetmelik ekinde tanımlanan listelerdeki kimyasal maddeler Ülkemizde, AB`nin 1272/2008/AT Sayılı CLP Tüzüğünü uyumlaştıran ve 11 Aralık 2013 yılında yayımlanmış olan Maddelerin ve Karışımların sınıflandırılması, Etiketlenmesi ve Ambalajlanması Hakkında Yönetmelik kapsamında yeniden düzenlenmelidir.

ÇEVRE MEVZUATINDAKİ ERTELEMELER VE DENETİMSİZLİK DAHA BÜYÜK SORUNLARA NEDEN OLACAK!

Soma`da yaşanan faciadan ders çıkarılmadığı sürece daha ciddi sorunlara gebe olunduğu açıktır. Çevre sorunlarının kitlesel etkisi göz önünde bulundurulduğunda, çevre mevzuatında yaşanan eksikliklerin çok geniş coğrafyaları etkileyebileceği, kitlesel ölüm ve hastalıklara neden olabileceği su götürmez bir gerçektir. Bu nedenle çevre mevzuatının kamu yararı perspektifi ile düzenlenmesi ve ertelemelerden vaz geçilerek, uygulamaların başlaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve ilgili tüm kurumların denetimlere ağırlık vermesi gerekmektedir.

Kocaeli, Trakya Bölgesi, İstanbul, İzmir ve kimyasal, tehlikeli madde depolayan tesislerin olduğu tüm kentler tehlike altındadır. SEVESO yönetmeliği, bu perspektifle ele alınmalı ve ertelemeler kaldırılarak acilen çalışmalar başlatılmalıdır.

Saygılarımla,

Baran Bozoğlu

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı