Yeni Algı Yönetimi: Kamu Spotu!

ZEYTİNLİKLERİN YOK EDİLMESİNE DAİR KANUN TASARISI İLE GERÇEKLERİN VE KAMU SPOTUNUN YAMAN ÇELİŞKİLERİ…

Tarım arazileri sağlıklı ve ucuz besine ulaşmamız, dışa bağımlı ziraat politikasından kurtulmamız, toplumun kalkınması ve hiç kuşkusuz doğa açısından önemlidir.

Bu arazilerin korunması, geliştirilmesi, kimyasal üretim yerine, doğal yollarla üretimin sağlanması hedef alınmalıdır.

Tüm bunlar zaten hükümetin yani Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın görevidir. Yani kamu spotu amacına uygun değildir. Kamu spotları toplumu bilgilendirme için yapılmalı, kurumların zaten yapmaları gereken çalışmaları dile getirmemelidir. Bu anlamsız kamu spotu için harcanan paraların da bizlerin cebinden çıktığını hatırlatmakta yarar var…

 zeytinlik

Tarım arazilerine “artık” yapılaşmaya izin vermeyeceğiz yaklaşımı da bugüne kadar tarım arazilerinin yok olmasına, inşaata açılmasına göz yumulduğunun göstergesidir.

Öte yandan, 3. Havalimanı projesi, plansız mikro HES projeleri, Kanal İstanbul projesi gibi somut örneklerin yanında  İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi büyük kentlerde tarım alanlarına inşaat izinlerinin verildiği, verilmeye devam edildiği su götürmez bir gerçektir.

Ankara’nın en önemli, tarihi ve doğal değerleri olan Atatürk Orman Çiftliği’ndeki tarım alanlarına (AOÇ) “başkanlık sarayı”, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin “ucube” yapılarının dikilmesine izin verip ardından da “kamu spotu” ile algı yönetimi yapılmaya çalışılması, Bakanlığın, ülkemizdeki tarım politikasının, çevre politikasının “takiye” den öteye gidemediğini göstermektedir.

ZEYTİNLİKLERDE PETROL, MADEN ARAMA FAALİYETLERİNE AÇILMASINA, TERMİK SANTRAL YAPILMASININ ÖNÜNÜ AÇAN KANUN DÜZENLEMESİ MECLİSTE!

Bir yandan tarım arazilerinde inşaata izin verilmeyeceği hoş müziklerle, türkülerle kamuoyuna duyurulurken aynı tarihlerde “Zeytincilik Islahı ve Yabanilerinin Aşılaştırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile tarım arazileri arasında önemli yeri olan “zeytinliklerin” yapılaşmaya açılması hedeflenmektedir.

Ülkemizin zirai kalkınmasında, ihracatında önemli yere sahip olan, geniş bir nüfusa ve coğrafi alana istihdam yaratan, ekosistemi geliştiren, yer altı sularını besleyen, erozyonu önleyen, ekonomik bağımsızlığın teminatlarından olan zeytinlikler yok edilecektir.

zeytin

Türkiye’nin zeytin üretiminde dünyada 4. sırada ve alan olarak ise 6. sırada yer almaktadır. Yani olumlu konular arasında nadir önde olduğumuz alanlardan birisidir Zeytincilik…

3573 Sayılı Kanunun 20. Maddesinde yapılacak değişiklikle; madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik her türlü yatırım (termik santral, doğalgaz çevirim santrali, nükleer santral, HES  v.b.), petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri “zeytinlikler”de de yapılabilecektir.

Diğer taraftan, yine kanun değişikliğinde dikkat çekici bir biçimde, “milletler arası antlaşma hükümleri uyarınca gerçekleştirilmesi ön görülen elektrik üretimine yönelik yatırımlar ve bu yatırımlarla ilgili “her türlü yapılar” kanundaki sınırlayıcı hükümlerin uygulanamayacağı belirtilmektedir.  

Bu ifadeyle, milletler arası antlaşma ile yapılmaya çalışılan nükleer santraller, bu santraller için kurulacak olan tüm tesisler, örneğin nükleer atık geçici depolama tesisleri veya elektrik iletim hatları gibi yapılar zeytinliklere yapılabilecektir.

Hükümet, milletler arası antlaşma ile by-pas ettiği mahkeme kararlarını, bu düzenleme ile daha da geniş bir alana yaymaktadır.

Öte yandan, zeytinlik alanlarda yapılacak olan faaliyetlere dair karar verme süreci için bir komisyon ön görülmekte, 9 kişilik komisyonun başkanlığını vali ve üyelerinin 5’i de valiye bağlı bürokratlardan oluşturulmaktadır. Özetle, siyasi erk istediği kararı, katılımcılıktan, eleştiriden uzak bir biçimde verebilmektedir.

KURAKLIKLA, EROZYONLA, TOPRAK KAYBIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ!

Birleşmiş Milletler verilerine göre 12 milyon hektar verimli alan yanlış kullanım nedeniyle çölleşmeye maruz kalmıştır.

Ülkemizde de yoğun bir kuraklığın ve çölleşmenin yaşandığı su götürmez bir gerçektir. Uygulanan yanlış enerji politikası ile sulak alanların, tarım alanlarının, orman alanlarının yok edilmesi ile 1 keser 5 dikeriz gibi bilim dışı yaklaşımlar ile ülkemiz su krizine, çölleşme krizine doğru sürüklenmektedir.

zeytinlik

Unutulmamalıdır ki, enerji yatırımları için elde edildiği düşünülen kalkınma ve maddi kazanç, insanların yaşam alanlarındaki problemlerin çözümü için yapılacak harcamalardan çok daha azdır. Kentlerde su yönetimindeki sorunlar, hava kirliliği, halk sağlığına dair yapılan yatırımlar bu harcamalardan, maliyetlerden sadece bazılarıdır…  Bu nedenle, kalkınma algısı biran önce değiştirilmeli, katılımcı bir anlayışla kamu yararı gözeterek düzenlemeler yapılmalıdır.

Zeytinliklerin yok olmasına neden olacak olan düzenleme geri çekilmeli ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı “kamu spotu”nda vurguladığı konuları vakit kaybetmeden hayata geçirmelidir!

Baran BOZOĞLU

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı