Bozoğlu: Ne yazık ki, o projelerde atı alan Üsküdar’ı geçti…
Aksiyon Dergisi 13 Temmuz 2015
Anayasa Mahkemesi (AYM), AK Parti’nin çıkardığı ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) muafiyeti getiren torba yasayı iptal etti. Bu karar neticesinde 3. köprü ve bağlantı yollan ile Gebze-İzmir Otoyolu gibi projeler için ÇED zorunluluğu geldi. Ancak AYM kararını açıklayıncaya kadar geçen sürede her iki projede büyük çevre tahribatı yaşandı. Çevresel tedbirler alınmadan çok sayıda taş ocağı ve beton tesisi gelişigüzel işletilmeye başladı. Orman ve su havzaları üzerinde yapılaşmayı teşvik edecek şekilde bu projeler şekillendirildi. Projenin çevreye daha az zarar vermesi için alınacak önlemler yeterli olmadı.
Anayasa Mahkemesinin bu kararı, ÇED Yönetmeliğini esnetmek isteyen hükümetler ile bu duruma karşı dava açan meslek odaları arasındaki uzun bir mücadelenin sonucu. ÇED Yönetmeliği, çıkarıldığı 1993 yılından bu yana tam 17 defa değiştirildi. Avrupa ülkeleri incelendiğinde, aynı süre içindeki değişim biri, ikiyi geçmiyor.
ÇED, temel olarak gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye etkilerinin belirlenmesini kapsıyor. Olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi için alınacak tedbirlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenmesine de yer veriyor. Yapılacak bir enerji santralinin, barajın, yolun, fabrikanın o bölgeyi ne miktarda kirleteceği, canlı hayatını nasıl etkileyeceği belirleniyor. ÇED Yönetmeliğine göre büyük kapasiteli ve çevresel etkisi fazla kabul edilenler Ek-1 tabir edilen listede yer alıyor. Diğerleri ise Ek-2’de. Ek-1 listesi ile ilgili olumlu veya olumsuz kararlan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veriyor. Ek-2 listesi ile ilgili ise valilikler… Ek-2’de yer alan projeler hakkında valiliklerin verdiği karar “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” şeklinde oluyor.
ÇED ile projelerin uygulanması izleniyor ve kontrol ediliyor. Tabiat öyle hassas ki, bir proje ile bozulan denge domino etkisiyle jeoloji, su, hava, bitkiler, hayvanlar ve insana kadar yıkıma sebep oluyor. Bu sebeple ÇED bazı bilim adamlarınca insanlığın geldiği en üst hukuki denetim mekanizması olarak tanımlanıyor. Hükümet ise seçim malzemesi olarak kullandığı mega projeleri ÇED’e tabi olmadan bitirmek istiyor. Aslında ÇED ile ilgili istatistiklere bakıldığında Türkiye’de bu uygulamanın bir formalite olduğu görülüyor. Bakanlığın Ek-1 listesindeki projeler için verdiği 3 bin 734 ‘ÇED Olumlu’ kararına karşı sadece 34 ‘ÇED Olumsuz’ karan bulunuyor. Valilikler bazında ise durum daha vahim. 47 bin 314 proje için ‘ÇED Gerekli Değildir’, 638 proje için de ‘ÇED Gereklidir’ kararı verilmiş.
Hükümet Denetimden Kaçıyor
Bu noktada idarenin asıl çekincesi, genelde bir noter gibi ‘ÇED Olumlu’ karan verildikten sonra sivil toplum örgütleri ve duyarlı vatandaşlarca açılan davalar. Mahkemeler, bazı projeleri hukuka aykırı bulduğu için iptal ediyor. Fakat ÇED, bozmaya esas olan eksikler giderilmeden küçük değişikliklerle yeniden veriliyor. Tekrar dava açılıp sonuçlanana kadar çoğu zaman proje tamamlanmış oluyor. İşte hükümetin Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği yasayı çıkarmaktaki asli amacı, bu davaları baypas etmek için zaman harcamamak. Bu amaçla AK Parti hükümeti son çareyi ÇED muafiyetini kanunla getirmekte buldu. Torbaya atılan kanunlardan biri olarak 29 Mayıs 2013’te yürürlüğe girdi. Bu kanunda yer alan kendisi geçici fakat sonuçları kalıcı madde şöyle idi: “23 Haziran 1997’den önce kamu yatırım programına alınmış olup bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler ÇED kapsamı dışındadır.” Hükümet bu düzenlemeyle devam eden tüm projeler için ÇED hazırlamamayı, dolayısıyla davalarla karşılaşmamayı umuyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Anayasa Mahkemesi’nin son kararıyla 1997den önce yatırım programına girmiş olsa bile 29 Mayıs 2013 itibarıyla işletme ve faaliyete geçmemiş tüm projeler için ÇED zorunlu oldu.
AYM, 3 Temmuz 2014’te verdiği bu kararı tam bir sene sonra yayımladı. Açıklamanın 7 Haziran seçimleri sonrasında yapılması, Yüksek Mahkemenin siyasi baskıdan kurtulmasına bağlandı. Ancak bu arada inşaatı süren projelere avantaj sağlanmış oldu.
AYM kararının metnine baktığımızda iptal gerekçesi şöyle ifade ediliyor: “Kuralın yürürlüğe girdiği 29 Mayıs 2013 tarihi itibarıyla henüz üretim ya da işletmeye başlamamış veya ihale süreci henüz tamamlanmayan kamu yatırım projelerinin ÇED uygulamasının kapsamı dışına çıkarılmak suretiyle sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu söylenemez.” AYM, kararında, daha önce birçok defa ÇED Yönetmeliğinde yapılan değişiklikleri iptal eden Danıştay kararlarına karşı ‘sözcük oyunu’ yapıldığını da tespit etti. AYM, Danıştay’ın, ‘planlama aşaması geçmiş’ ifadesi ile ‘işletmeye başlamış ve üretim aşamasında bulunan faaliyetleri’ kastettiği, oysa iptal edilen yasada bunun işletme ve üretim faaliyeti içinde olmayan projeleri de kapsayacak biçimde genişletildiğine vurgu yapıyor.
AYM’nin kararını değerlendiren TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu, 1997den önce yatırım programına alınanlar da dâhil olmak üzere bütün projelerde artık ÇED sürecinin işletilmek zorunda olduğunu belirtiyor. Bu karar, 3. köprü ve bağlantı yollan ile İzmir-Gebze Otobanını da kapsıyor. “Ne yazık ki, o projelerde atı alan Üsküdar’ı geçti” diyen Bozoğlu, şunları ifade ediyor: “Kim bilir o sırada hangi projelere muafiyet sağlandı! Ancak zamanla tespit edebileceğiz. Mahkeme 5-6 sayfalık gerekçeyi neden bir yıl bir gün sonra yayımlayabildi, gerçekten de tartışılması gereken bir konu.” Kararda olumlu taraflar da olduğunu vurgulayan Bozoğlu, Anayasanın 56. maddesindeki sağlıklı çevrede yaşama hakkına ve “geri dönüşü olmayan zararlar” sorununa bol atıflar, ÇMO’nun geçmiş davalarındaki kazanımlarına ve Danıştay’ın kararlarına göndermeler olduğunu dile getiriyor.
Bozoğlu’nun kararda eleştirdiği diğer bir konu da tamamlanmış projelerin muafiyetlerinin sürmesi. Bu karar verilirken işletmedeki tesislerde ÇED yapılmasının ekonomik olmayacağı vurgulanmış. Bozoğlu buna karşı üyeler Osman Ali Feyyaz Paksüt ve Zehra Ayla Perktaş’ın karşı oy kullandığını belirtiyor. Bozoğlu’nun verdiği bilgiye göre bu üyeler, geri dönüşü olmayacak zararların önüne geçilmesi adına ÇED sürecinin bu projelerde de işletilmesi gerektiğini kamu yararı gözeten gerekçelerle açıklamış. İşletmeye geçen projelerde ÇED yapılmasının muhtemel zararları önleyeceği uyarısında bulunmuşlar.
Bozoğlu, çevre ihtisas mahkemeleri kurulmasını ve çevre davası açan vatandaşlardan bilirkişi ücreti ve dava masrafı talep edilmemesini tavsiye ediyor.