İğneada’ya nükleer tehdit
Bozoğlu: Bugün Avrupa’da büyük bir endüstriyel enerji devrimi yaşanıyor, yenilenebilir temiz enerji yönünde teknoloji gelişirken biz hâlâ nükleer santral gibi riskli bir üretim biçimini dikte yöntemiyle, hiçbir demokratik tartışma yapmadan, bilim ve teknik üzerinden konuşmadan uygulamaya çalışıyoruz.
Birgün Gazetesi 15 Ekim 2015
Hürriyet Gazetesi 16 Ekim 2015
Posta Gazetesi 16 Ekim 2015
Hürriyet Daily News Gazetesi 17 Ekim 2015
Şok Gazetesi 17 Ekim 2015
Yeniçağ Gazetesi 17 Ekim 2015
Yenigün Gazetesi 17 Ekim 2015
Enerji Bakanı Alaboyun, Mersin ve Sinop’tan sonra üçüncü nükleer santralın İğneada’ya kurulacağını açıkladı. Bu kez dünyanın sayılı eko sistemlerinden longoz ormanları tehdit altında…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye’de üçüncü nükleer santralın Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada’ya kurulacağını açıkladı. Firmalarla görüşmelerin sürdüğünü belirten Alaboyun, “Şu an ilk gelenler Çinliler ile Amerikalıların Westinghouse firması. Mutabakat zaptı imzalandı. Japonların da ilgisi var” açıklamasında bulundu.
Uzun süredir termik santrala karşı mücadeleyle gündeme gelen İğneada dünyanın sayılı eko sistemlerinden olan longoz ormanlarına sahip. Daha önce tabiat koruma alanı, doğal sit ve yaban hayatı koruma sahası olarak farklı statülerle korunan bu ormanlar 2007’de milli park ilan edildi. İğneada Avrupa ölçeğinde korunabilmiş en önemli longoz ormanları arasında.
Türkiye’nin enerji açığı açısından nükleer santrala ihtiyacı olmadığını vurgulayan Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu santral inşa edilirse bölgeyi bekleyen felaketi şöyle açıklıyor:
‘Tek oksijen kaynağımız’
“Longoz ormanları, çok kıymetli bir orman alanı. Bu alanın kendi ekosistemi içinde bir bütünlüğü var. Bölge Türkiye’deki en yoğun biyolojik çeşitliliğe sahip alanlardan birisi. İstanbul’da Kuzey Ormanları yok edilirken bizim en önemli oksijen kaynağımız o bölge. Nesli tükenmekte olan canlılar var. Aynı zamanda da önemli yeraltı suyu ve yüzeysel suların döngüsünü sağlayan önemli bir su kaynağı. Nükleer santralle bu alan risk altına girecektir.”
Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun’da kurulmak istenen nükleer santrallerin bilimselliği tartışmalıyken üçüncü santralın dayatıldığını belirten Bozoğlu, “Mersin’deki nükleer santral, ÇED sürecinde sahte imzaların ortaya konduğu, bilimsel verilerin yeterince oluşturulmadığı raporlarla yürütülmeye çalışılıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun Akkuyu’ya dair yaptığı çalışmalar nükleer santral için hazırlıklı olunmadığını ortaya koymuştu. Benzer bir durum Sinop’ta da yürütülüyor. Oradaki süreç bile doğru düzgün tartışılmadan şimdi önümüze İğneada’yı koyuyorlar. Dünyada nükleer santraller insanlık için en riskli enerji üretim biçimidir. Atıkların dahi yönetilemez, yok edilemez olduğu bu üretim biçiminin tartışılmaması dahi gerekir. Bugün Avrupa’da büyük bir endüstriyel enerji devrimi yaşanıyor, yenilenebilir temiz enerji yönünde teknoloji gelişirken biz hâlâ nükleer santral gibi riskli bir üretim biçimini dikte yöntemiyle, hiçbir demokratik tartışma yapmadan, bilim ve teknik üzerinden konuşmadan uygulamaya çalışıyoruz. Şu an toplum tarafından seçilmemiş, toplumun desteğini almamış, bu konularda karar verme yetkisi olmayan bir kişinin yaptığı bu açıklamayı bir dayatma olarak görmek lazım. Mersin ve Sinop’ta olduğu gibi mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.