Baran Bozoğlu: En büyük tahribat, bilginin toplumdan gizlenmesi…
Ordu Yorum Gazetesi 26 Haziran 2015
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Eski Başkanı ve Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu, insanların detaylı bilgiye ulaşamamasının en büyük tahribat olduğunu belirtiyor. Bozoğlu, Yeşil Yol Projesinde bütün projelerde olduğu gibi ÇED raporunun dikkate alınmadığı ve insanlara detaylı bilgi verilmediği için karşıyız diye belirtti.
Ordu’nun da içinde bulunduğu illerin yüksek yaylalarını Samsun’dan Artvin’e kadar birbirine bağlaması hedeflenen ve turizm amaçlı olduğu söylenen YEŞİL YOL’a karşı eleştiriler yoğunlaşıyor. O yazılardan irini daha sizlerle paylaşıyoruz.
Yeşil Yol Projesi, Samsun’dan Artvin’e kadar olan yaylaları “Yeşil Yol” ile birleştirip turizme açmayı hedefliyor. Kimi yöneticiler de insanların bu “güzel” projeye neden karşı çıktığına şaşırıyor. Peki neden insanlar, bölgede yaşayanlar ve meslek odaları inatla bu projeye karşı?
Neden Yeşil Yol’a karşıyız?
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Eski Başkanı ve Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu, insanların detaylı bilgiye ulaşamamasının en büyük tahribat olduğunu belirtiyor. Bozoğlu, Yeşil Yol Projesinde bütün projelerde olduğu gibi ÇED raporunun dikkate alınmadığı ve insanlara detaylı bilgi verilmediği için karşıyız diye belirtti.
Yaylaları turizme açarken yok edecekler diyen Bozoğlu’nun Sözcüye yaptığı açıklamalar ise şöyle: Proje aslında geçmişe dayanan bir proje. Ertuğrul Günay’ın turizmim bakanlığı döneminde çeşitli raporlarda turizm gelişim planlarında da ifade edilmiş projeler arsında yer alıyor. Tabi çeşitli planlarda genel hatlarıyla raporlarda zamanında yer almış olmasına rağmen detaylar hiçbir zaman kamuoyu ile paylaşılmadı ve hep genel ifadeler kullanıldı. Buradaki amaç aslında Karadeniz’deki bütün yaylaları birbirine bağlamak. Artvin’den başlayıp Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane, Bayburt ve Samsun’a kadar giden bölgenin tamamındaki, kaba tabiriyle Sarp Sınır Kapısından Samsun’a kadar bütün yaylaları birleştirmeyi amaçlayan bir proje olarak ifade ediliyor.
Bu yol aslında mevcut olan Karadeniz’deki sahilden geçen yola paralel bir yol olarak düşünülebilir. Ancak burada sıkıntılı olan bir takım noktalar var. Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu bölge içerisinde, tabi 2600 km gibi çok uzun bir yoldan bahsediyoruz, yolun geçtiği güzergahta 1., 2. ve 3. derece doğal sit alanları var. Bu doğal sit alanlarının korunması gerekiyor. Aynı zamanda mera alanlarının da bu güzergah üzerinde olduğunu biliyoruz. Bu alanlara dair ne tip çalışmalar yapıldığı kamuoyu ile paylaşılmış değil. Hatta bir çalışma yapılmadığını şu an söyleyebilirim. Meralarla ilgili Mera Komisyonunun kararlarını henüz kamuoyu ile paylaşmadılar. Aynı zamanda koruma amaçlı imar planlarının yapılmadığını da biliyoruz. Çünkü çok doğal ve bakir bölgelerden bahsediyoruz. Dolayısıyla çok plansız bir yapılaşmayla karşı karşıyayız. Ama görünen o ki tıpkı 3. havalimanında ve Karadeniz sahil yolunda olduğu gibi sanki biri oturmuş ve haritadan bir çizgi çekerek yol yapmaya çalışılıyormuş gibi görünüyor. Bunun yanında burada tabi çevresel etki değerlendirme süreci de etkinleştirilmiş değil.
ÇED sürecini nasıl işletmiyorlar?
Yolları parça parça yaparak… İllerin içinde de parça parça plan yapılıyor. Tıpkı 3. köprüde olduğu gibi doğadaki canlıların nasıl etkileneceğini düşünmekten kaçınıldığını görüyoruz. Yine aslında bu zamana kadar söylenilenlerle yolun yapılıp yapılmaması tartışmasına bile daha gelemiyoruz. Yani konu ihtiyaç olup olmaması bile değil henüz. İhtiyaç olsa bile bu değerlendirmeleri yapmadan projenin gerçekleştiriliyor olması zaten büyük bir felaketin habercisi. Amaçlarının turizme katkı olduğunu söylüyorlar ama biz şunu çok iyi biliyoruz ki sadece yolun geçeceği bölgeler değil aynı zamanda bu yolun oluşturulması için de oradaki ormanlardan, dağlardan hammadde elde etmeye çalışacaklar ve doğayı tahrip edecekler. 1. problem bu…
2.si ise yolun gittiği bölgelerde akaryakıt istasyonları ve dinlenme tesisleri gibi birçok yapının yapılacağını görüyoruz. Bu yapılar da ciddi bir anlamda çevresel etki yaratacak. Vahşi bir turizm yapılaşması ile birlikte oradaki nüfus ve göç de artmaya başlayacak ve o çeperdeki yaylalar artık doğallığını kaybedecek. Bu sefer de insanlar yaylaya çıkmak için daha uzaklara gitmeye başlayacak. Yani amaçla proje birbirini tutmuyor diyebiliriz. Aslında elimizde 2 tane çok somut örnekler var: birisi Uzungöl diğeri Ayder Yaylası. Uzungöl şu an tamamen bir beton tesisine dönüştürüldü. İnanılmaz bir kentleşme var ve artık orası yayla olmaktan çıkmış, doğal güzelliği kalmamış durumda. Ayder Yaylasında da aynı şekilde. Bunların sonucunda ne oldu? Artık yabancı turistler buralara gitmiyorlar. Çünkü doğal alanlara ulaşmaya çalışanlar orayı artık tercih etmiyor. Kaldı ki aslında yaylalar şu an ulaşılmaz değil. Karadeniz’e yapılan sahil yolu üzerinden her bir yaylaya zaten ulaşabiliyorsunuz. Bu yolun Samsun ili Çarşamba ilçesinden başlayıp doğu-batı yönünde, sahile hiç inmeden 1500-2000 metre yükseklikten geçen bir kısmı var. Bu bölgelerde de kar oranı kış aylarında ciddi oranda artıyor, bu nedenle de oraya yolu yapmak ayrıca bir maliyet gerektirecek. Tabi sonucunda yine bir doğa tahribatı ile birlikte…
Projenin ilk defa kamuoyuna yansıdığı tarih şu: Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özakın’ın, AA’ya 2008 yılında ağustos ayında verdiği bir demeçte konusu geçmiş. Bu projenin “Yayla Turizmi Gelişim Koridoru” adı altında, 2007 tarihli kültür turizmi eylem planında, 2007/2023’ü kapsayan raporda ilk defa yer almış. 2009 yılında başlanması ve 4 yıl sürmesi planlanmış. Projenin ayrıntılarına değinilmediği gibi fiziki bir yoldan da bu zamana kadar hiç bahsedilmediğini görüyoruz. Yani hiçbir detay yok sadece yapılması ön görülüp planlanmış.
Aslında 2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulması demek doğamızın yok olması için gereken bütün koşulların hukuki olarak sağlanması demek. Biz bunu o zaman da belirtmiştik. Bugüne kadar yapılan bütün projelerin bu kadar rahat, hızlı, bilim dışı ve plansız gerçekleşmesinin temel nedeni Çevre Bakanlığının bir operasyonla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak değiştirilmesi. Yeşil Yol Projesinde de yaklaşım aynı. Burada yolların bir kısmı yeni yapılacak, bir kısmı da hali hazırdaki yollar da genişletilerek yapılacak. Asfalt kullanılacak mı, kullanılmayacak mı bilinmiyor. Sadece ortada söylentiler var. Zaten AK Parti iktidarının yarattığı en büyük tahribat, bilginin toplumdan gizlenmesi. Şu an benim bir vatandaş olarak projenin tüm detaylarına ulaşabiliyor olmam lazım. Çağdaş bir ülkede, mühendislik bilimine önem veren, çevreyi dert edinen, halkın bilgi almasını önemseyen bir ülkede bunun olması gerekiyor.