Yaptıkları yapacaklarının teminatı mı?

Hürriyet 20 Nisan 2015

AKP’in seçim beyannamesinde en altlara, ancak 300’üncü sayfalara indiğimizde ‘Çevre’ başlığına denk geliyorsunuz. ‘Çözüm süreci’ sayfaları gibi baskıya giderken aradan kayıp yere düşmediklerine de şükür.
Beyannamede iktidar partisinin çevre konusunda yaptıkları sıralanmış, yeni sözler verilmiş.


Peki AKP daha önce çevreye dair ne sözler vermişti ve ne yapmıştı? Onların anlattıklarını bırakalım da bardağın epey boş olan tarafına bakalım.
ÇMO Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu hatırlatmıştı. Bir de ben özet geçeyim.
AKP demişti ki: “Türkiye, kendi ürettiği veya ithal edilen çevreye zararlı atıkların mezarlığı olmayacak.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Angola’nın atığı geminin göstermelik bir denetimle ülkemizde sökülmesine izin verildi. Ne TAEK gemiyi inceledi ne de asbest incelemesi yapıldı. 4 Birçok kentte atıklar doğaya veriliyor. metan gazı birikiyor.
AKP demişti ki: “Çevreyi kirleten kalkınma ya da üretim modellerine müsamaha gösterilmeyecek.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Toplu konut projeleri, hastaneler, sanayii sökiimü gibi konular ÇED kapsamından çıkarıldı.
Devletin elindeki termik santralları alan şirketlere çevre yatırımlarını 2021’e erteleme hakkı tanındı.
Alakır Vadisinde mahkeme kararlarına rağmen HES projesine izin verildi.
Nükleer santralda yaşanabilecek olası sorunlar Rus şirketinin inisiyatifine bırakıldı.
AKP demişti ki: “Endüstri atıklarının kontrol altına alınması ve arıtımının sağlanmasıyla kirlenme oranı asgariye indirilecek.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Ankara Çayı, Sakarya Nehri, Kızılırmak, Büyük Menderes ve Ergene’de zehir akıyor.
Ergene’de kirliliği azaltması hedeflenen genelge 3 kez ertelendi.
Batman, Diyarbakır, Muş gibi petrol kuyusu olan bölgelerde atıklar doğaya verildi.
Üzerine toprak örtüldü; atıklar yüzeye çıktı.
Düzce, Ankara, İğdır, Van, Samsun, Denizli’de hava kirliliği en üst seviyelere ulaştı, kalitesiz kömür kullanımı yaygınlaştı.
AKP demişti ki; “Partimiz, çevreyle ilgili planlarım merkezden değil, yerinden yönetimler aracılığıyla gerçekleştirmeyi ve politikalarını katılımcı demokrasi anlayışı ile uygulamayı esas alacak.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Çanakkale-Balıkesir Çevre Düzeni planında yerel yönetimlerin görüşleri dikkate alınmadı.
Amasra’daki temıik santral süreci belediyelerle yerel halkın muhalefetine rağmen devam ettirildi.
Belediye ve halk olumsuz görüş vermesine rağmen Munzıır’daki projelere devam edildi.
Artvin’de belediye ve yerel halk altın madenine tepki verdi yine de ÇED raponı onaylandı, halkın katılımı toplantısı yapılmış gibi gösterildi.
Yırca’da köylüler zeytinliklerine sahip çıkmak istedi. Bakanlık izledi, ağaçlar kesildi.
Arhavi’de HES projesi devam etti.
Ankara Eymir Gölü’ndeki otel projesinin ÇED süreci ilçe belediyesine rağmen devam etti.
AKP demişti ki; Çevre konusunda vatandaşlardan gelen şikâyetler incelenecek. STK’larla işbirliğine gidilecek, çevre sorunlarının çözümünde vatandaşların inisiyatif alması teşvik edilecek.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Köyündeki HES projesini protesto eden Leyla’ya 9 yıl hapis cezası verildi.
STK’lara baskı yapıldı, meslek odası yöneticilerine suç duyumlarında bulunuldu, ifade vermeye zorlandılar.
TMMOB dağıtılmak istendi.
STK’lar tarafından açılan davalar yetkisizlik kararları verilerek reddedildi.
AKP demişti ki: “Çevre ile ilgili uluslararası örgütlerin talepleri ve çalışmaları dikkate alınacak.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
AB uyum sürecinde 2009’da açılan Çevre Faslı’nda ilerleme kat edilemedi, ilerleme raporundaki eleştirilere seri tepkiler gösterildi.
AKP demişti ki: “Çevre sorunlarının çözümünde geleneksel çevre anlayışımız ve kültürümüzden yararlanılacak.” Sözünü tuttu mu? Hayır.
Geleneksel çevre anlayışımızda radyoaktif ve tehlikeli atıkların üzerine toprak almak, atık sulan arıtmadan göllere boşaltmak, içilemeyecek sulan musluklardan akıtmak yoktur.